İran Filmleri

5 Ocak 2017 Perşembe

Ax - Soil - Toprak Filmi

  • Ax - Soil - Toprak Filmi 

1.Anlatım : Tüm sakinleri askerler tarafından göç ettirilen köyünü, inadına terk etmeyen bir yaşlının ve köpeğinin öyküsüdür “Ax”. Eski, kalabalık, canlı yaşamdan, geriye ölü bir sessizlik, anılarla yüklü mekanlar ve boşluk kalmıştır.
Kazim Öz ve MKM Sinema Kollektifi tarafindan çekilenbu kisa film Türt askerleri tarafindan bosaltilmis olmasina karsin köyünü terketmeyen yasli bir Kürt’ün trajedisini anlatir. Bosatilmis Kürt köyünde tek kalan hatiralar ve yasli adamin esinin mezaridir
Kurmaca / 1999 / 27dk. / 16 mm / Kürtçe-Türkçe
Yönetmen: Kazım Öz
Oyuncular: Hikmet Karagöz – Teatra Jiyana Nû oyuncuları
Senaryo: MKM Sinema Birimi (Grup Çalışması)Görüntü Yönetmeni: Ahmet Demir
Kurgu: Kazım Öz, Özkan Küçük
Sanat Yönetmeni: Özkan Küçük
Müzik: Mustafa Biber, Yasin Boyraz
2.Anlatım:
‘Gü­ne­şe Yol­cu­luk’tan son­ra yi­ne Kürt so­ru­nu­nu te­mel alan bir film­le kar­şı kar­şı­ya­yız: ‘Ax’. Do­ğaldır ki; ulu­sal mü­ca­de­le­nin yük­sel­me­si­ne ve önem­li bir top­lum­sal ol­gu ha­li­ne gel­me­si­ne pa­ra­lel ola­rak, bu ko­nu sa­nat ala­nı­na da yan­sı­ya­cak­tı. Di­ğer sa­nat dal­la­rı­na çok­tan yan­sı­mış ol­ma­sı­na kar­şın ko­nu­nun si­ne­ma­ya gi­ri­şi ge­cik­me­li ol­du. Bun­da şüp­he­siz si­ne­ma­nın, di­ğer sa­nat dal­la­rı­na gö­re da­ha mas­raf­lı ol­ma­sı­nın pa­yı var­dır. Kürt­le­ri, on­la­rın ya­şam tarz­la­rı­nı, acı­la­rı­nı, so­run­la­rı­nı iş­le­yen film­ler ilk de­ğil­dir. Bun­lar ‘Gü­ne­şe Yol­cu­luk’ ve ‘Ax’ film­le­rin­den çok çok ön­ce de film­ler­de iş­len­di. Yıl­maz Gü­ney’in da­ha 60’lı yıl­lar­da çe­vir­di­ği ‘Se­yit Han’, 70’li yıl­lar­da çe­vir­di­ği ‘Sü­rü’ ve 80’li yıl­lar­da çe­vir­di­ği ‘Yol’ gi­bi film­ler bu­nun en iyi ör­nek­le­ri­ni oluş­tu­ru­yor. Yıl­maz Gü­ney film­le­ri­nin dı­şın­da da bir di­zi film­de Kürt mo­tif­le­ri, te­ma­la­rı iş­len­di. An­cak son film­ler­de­ki ye­ni­lik, Kürt so­ru­nu­nu bir ulu­sal so­run ola­rak iş­le­me­le­ri­dir. ‘Gü­ne­şe Yol­cu­luk’ta bi­ri Türk, di­ğe­ri Kürt iki emek­çi gen­cin ara­sın­da ge­li­şen ar­ka­daş­lı­ğın ar­ka­sın­da Kürt ulu­sal so­ru­nu­nun de­ği­şik par­ça­la­rı­nı gö­re­bi­li­yo­ruz. Bir fut­bol ma­çı son­ra­sı Kürt­le­re kar­şı ırk­çı his­te­ri­nin bo­yut­la­rı­nı gö­rü­yo­ruz. Bir baş­ka sah­ne­de Kürt ko­nu­su­nu iş­le­yen ga­ze­te­le­rin as­ker­ler ta­ra­fın­dan böl­ge­ye so­kul­ma­dı­ğı­na ta­nık olu­yo­ruz. Yi­ne bir baş­ka yer­de tank­lar­la bir il­çe­de “kont­ro­lün na­sıl sağ­lan­dı­ğı­nı”(!) gö­rü­yo­ruz… ‘Ax’ kı­sa met­raj­lı bir film. Bu özel­li­ğiy­le çok bo­yut­lu uzun bir öy­kü­yü an­lat­ma­sı ta­bii ki bek­le­ne­mez. Yönetmenin kı­sa met­raj­lı film­de işi bi­raz da­ha zor. Çok kı­sa bir za­man diliminde, da­ha çok da sim­ge­ler­le ve yo­ğun so­yut­la­ma­lar­la bir ger­çek­li­ği çar­pı­cı bir şe­kil­de ver­me­si ge­re­ki­yor. Kâ­zım Öz ‘Ax’ fil­min­de bu zo­ru ba­şar­mış. Fil­min ko­nu­su, Ku­zey Kür­dis­tan’da­ki dev­let bas­kı­la­rı, bu­nun bir par­ça­sı­nı oluş­tu­ran köy bas­kın­la­rı, köy bo­şalt­ma­lar, yak­ma­lar, yık­ma­lar vb… Bu­nun so­nu­cu ola­rak in­san­la­rın köy­le­ri­ni ter­ket­me­le­ri, her­şey­le­ri­ni kay­bet­me­le­ri; yıl­lar­ca bir­lik­te ya­şa­dık­la­rı in­san­lar­la bir­lik­te­lik­le­ri­nin par­ça­lan­ma­sı; ev­le­ri­ni, yüz­yıl­lar­ca üze­rin­de se­fil ama yi­ne de dost­ça, kar­deş­çe or­tak ya­şam sür­dük­le­ri top­rak­la­rı­nı, hay­van­la­rı­nı, eş­ya­la­rı­nı kay­bet­me­le­ri… Fil­min ba­şın­da se­yir­ci ken­di­ni me­za­rın için­de bu­lu­yor, kö­yün ge­ri­ye ka­lan tek yaş­lı­sı, biz­le­ri, ya­ni son ya­kın­la­rı­nı me­za­ra gö­mü­yor, hal­siz kol­la­rıy­la üze­ri­mi­ze top­rak atı­yor. Son ya­kı­nıy­la bir­lik­te geç­mi­şi­ni de göm­en ihtiyar, ağır ağır kö­ye dön­dü­ğün­de köy ko­ru­cu­la­rıy­la kar­şı­la­şır. Bir cem­se­ye bin­miş köy ko­ru­cu­la­rı kah­ka­ha ve na­ra­lar ata­rak ih­ti­yar­la alay eder­ler. Bu­ra­da se­yir­ci bar­bar­lı­ğın iğ­renç­li­ği­ni ve nef­ret do­lu yü­zü­nü, her tür­den in­sa­ni duy­gu­dan yok­sun buz gi­bi so­ğuk çeh­re­si­ni, “ba­sit” ama ba­sit­li­ğiy­le bi­le in­sa­nı ür­per­ten ve nef­ret uyan­dı­ran “kü­çü­cük” bir olay­da gö­rür. Bu sah­ne bi­le tek ba­şı­na se­yir­ci­ye Kürt hal­kı üze­rin­de­ki bas­kı­nın, şid­de­tin ve aşa­ğı­la­ma­nın bo­yu­tu­nu ye­te­rin­ce his­set­ti­ri­yor. İh­ti­ya­rın evi özel tim­ler ta­ra­fın­dan ba­sı­lır ve ih­ti­yar sak­la­na­rak ha­ya­tı­nı kıl­pa­yı kur­ta­rır. Bu­ra­da bar­bar­lık pos­tal­lar­la sim­ge­le­nir, bar­bar­lı­ğın yü­zü yok­tur; in­san ka­rak­te­ri, duy­gu­la­r yok­tur. O sa­de­ce şid­de­ti sim­ge­le­yen pos­tal­la­ra sa­hip­tir. Ka­me­ra­nın ya­kın­dan çek­ti­ği pos­tal­lar evi arar­lar, nef­ret do­lu kü­für­ler eder­ler, aşa­ğı­lar­lar ve teh­dit eder­ler… Bu ara­da kur­şun ses­le­ri ge­lir. Ti­min ku­man­da­nı ge­ril­la bas­kı­nı ol­du­ğu kor­ku­suy­la tir tir tit­re­ye­rek ye­re atar ken­di­ni. An­cak kur­şun­lar ken­di adam­la­rın­dan gel­miş­tir. Ya­ban­cı­la­rın gel­me­sin­den hu­zur­suz­la­na­rak hav­la­yan kö­pe­ği sus­tur­mak için as­ker­ler onu kur­şun­la­ya­rak öl­dür­müş­ler­dir. Yi­ne “ba­sit” bir olay… Ama tam da bu “ba­sit” olay­la­rın kor­kunç­lu­ğuy­la, in­san­la­rın ya­şa­dı­ğı zul­mün ne ka­dar da­ha faz­la kor­kunç ola­bi­le­ce­ği sez­di­ri­li­yor se­yir­ci­ye… As­ker­le­rin git­me­sin­den son­ra ih­ti­yar de­rin bir üzün­tü için­de şef­kat­le sev­di­ği kö­pe­ği be­ze sa­rıp, te­ker­lek­siz el ara­ba­sıy­la sü­rük­le­ye­rek gö­tü­rür gö­mer. İhtiyarın ne kim­se­si kal­mış­tır; ne de kö­yü bek­le­me­sinin bir an­la­mı… Evi­ni ter­ket­ti­ğin­de alış­kan­lık ola­rak bir ya­kı­nı gel­di­ğin­de ka­pı­yı açıp gi­re­bil­me­si için ka­pı anah­ta­rı­nı ka­pı­nın üze­rin­de du­var­da­ki de­li­ğe ko­yar. An­cak ge­ri­ye kim­se kal­ma­mış­tır. Kimileri öl­müş, ka­lan­lar göç­müş­tür. Dö­nüp anah­ta­rı ge­ri alır. Film bun­dan son­ra esas ola­rak ih­ti­ya­rın anı­la­rıy­la an­da­ki ger­çek­li­ğin kar­şı­laş­tır­ma­la­rıy­la ge­çer. Yö­net­men bu­ra­da il­ginç bir ka­me­ra çe­ki­mi yön­te­miy­le anı­lar­da­ki geç­miş­le, an­da­ki ger­çek­li­ği kar­şı­laş­tı­rır; an­da­ki ger­çek­li­ğin ve­ha­me­ti­ni gös­ter­me­ye ça­lı­şır. Ka­me­ra ken­di et­ra­fın­da 360 de­re­ce dö­ne­rek kö­yün ön­ce­ki ha­li­ni gös­te­rir: Ev ön­le­rin­de otu­rup soh­bet eden insanlar, oyun oynayan ço­cuk­lar… Gü­rül­tü­lü bir can­lı­lık var­dır. An­cak ka­me­ra ay­nı yer­den bir ikin­ci kez da­ha dö­ner ve ay­nı kö­yün şim­di­ki du­ru­mu ge­lir göz­le­ri­mi­zin önü­ne: Tek bir can­lı bi­le kal­ma­mış, ya­kıl­mış, yı­kıl­mış köy ev­le­ri… İh­ti­yar bu ev­ler­den bi­ri­si­nin içi­ne gi­rer. Ka­me­ra –ve ka­me­ray­la bir­lik­te se­yir­ci– evin içi­ni bir kez do­la­nır; ce­ma­at bir çem­ber ha­lin­de otur­muş soh­bet eder, saz ça­lı­nır. Otu­ran­lar bi­rer bi­rer kal­kar ih­ti­ya­rı se­lam­lar; ona say­gı­la­rı­nı gös­te­rir­ler. Ka­me­ra, ya­ni ih­ti­yar oda­yı bir kez da­ha dön­dü­ğün­de tek­rar ka­pı­ya yö­ne­lir, an­cak bu­ra­da se­yir­ci­yi şaş­kın­lı­ğa dü­şü­re­cek bir man­za­ra be­li­rir: İh­ti­yar yi­ne ka­pı­da dur­mak­ta­dır. Bu ka­me­ra çe­ki­mi yön­te­miy­le az ön­ce gö­rü­le­nin şim­di­ki ger­çek­lik ol­ma­dı­ğı ha­tır­la­tı­lır se­yir­ci­ye. Ka­me­ra bu kez tek­rar dö­ner oda­nın için­de ve bu se­fer ev ıs­sız­dır, in­san­lar yok­tur. Saz ve di­ğer eş­ya­lar kı­rık dö­kük et­ra­fa da­ğıl­mış va­zi­yet­te­dir. Fil­min so­nun­da kim­se­si kal­ma­yan ih­ti­yar kö­yü ter­ke­de­rek dağ­la­ra yö­ne­lir ve film bi­ter. Film Tür­ki­ye’de Kül­tür Ba­kan­lı­ğı’nın san­sür en­ge­li­ne ta­kıl­mış ve gös­te­ri­mi­ne izin ve­ril­me­miş­tir. Bun­da şa­şı­la­cak bir­şey de yok­tur: Ege­men­ler ger­çek­le­rin kit­le­le­re an­la­tıl­ma­sın­dan ne za­man hoş­lan­mış­lar­dır ki?! Yıl­maz Gü­ney’in film­le­ri de ay­nı akı­be­te uğ­ra­ma­mış mı­dır?! An­cak her­şe­ye rağ­men ger­çek­ler inat­çı­dır ve ulaş­ma­sı ge­re­ken ye­re ula­şa­cak­tır! Gü­neş bal­çık­la sı­van­maz!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder