İran Filmleri

16 Ekim 2017 Pazartesi

Ekmek ve Çiçek - Nun ve Goldoon - A Moment Of İnnocence Filmi

  • Ekmek ve Çiçek - Nun ve Goldoon - A Moment Of İnnocence Filmi

Nun va Goldoon: İnsana şiirin yalnız kitaptan okunmayacağını öğreten film


+Sevdiğin biri var mı?
-Evet.
+Seni seviyor mu?
-Evet.
+Söyledi mi peki?
-Hayır.
+Nereden biliyorsun?
-Her seferinde kitaplarımı geri verirken içine çiçek koyuyor.
+Hepsini okuyor mu?
-Elbette okuyor.
+Öyle mi? Sordun mu ona?
-Önemli yerlerin altını çizdiğini görebiliyorum.
+O da insanlığı kurtarmak istiyor mu?
-Evet.
+Nereden biliyorsun?
-Altını çizdiği cümlelerden...




İnsanlık tarihinin en özel temaları aşk, merhamet ve hayal kırıklığı son sahnede çarpıcı bir şekilde özetleyen anlamlı bir film.Yukardaki zarif insan duygularını belirten onlarca cümle gibi, diyalokların olduğu bir film için bu cümle yerindedir diye düşünüyorum.
Filmde yıllar önce ünlü yönetmenden kendisini bir filminde oynatacağına dair söz alan bir polis memurunun hikayesini anlatıyor.
40 yaşındaki eski bir Polis memuru, Mohsen Makhmalbaf'ın filminde rol almak için Tahran'a evine kadar gider ve ona verdiği sözü hatırlatan polisin davranışı karşısında duygulanan Makhmalbaf filmi çekmeye karar verir. Filmin konusu da aslında filmin çekilme sebebinin kendisi yani onu bu sözü vermeye iten olaylar dizisi, yani yönetmenin yirmi yıl önceki yaşamış olduğu olayla hesaplaşmasını konu ediniyor.

Gerçekliğin yeniden inşası
Mohsen Makhmalbaf’ın 1970’lerde henüz 17 yaşındayken Şah karşıtı bir gösteride bir polisi bıçaklayıp uzun yıllar hapishanede kalmış ve aynı polise, bir gün onu çektiği bir filmde oynatacağına dair söz vermişiliğini anlatan yarı oto biyografik bir film. Bu olaydan 20 yıl sonra, yani Makhmalbaf ünlü bir yönetmen olduğunda ne yapıp edip özür dilemek için yaraladığı polis memurunu bulup ve o gün aralarında geçenlere dair bir film yapmayı kafasına koyar. En son bu iki karakterin yolları İslam Devriminden sonra kesişir ve gençliklerinde yaşadıkları olayları canlandırmaları için diğer oyuncuları birlikte seçmeye başlarlar. Ama gerçek hayattan farklı olarak kavga etmeyecek, birbirlerine ekmek ve çiçek sunacaklardır.


Bilindik belgesel formatlarından uzaklaşarak, geçmişe yönelik belgesel film çekmenin ne kadar zor olduğunu bilerek Mahmalbaf, bu benzersiz hikayeyi yeniden canlandırma yoluna gitmiş. Dönemin İran sinemasında sıkça görülen bir teknik olarak kurgu ve gerçeği birbirine yedirmiş. Biyografi, belgesel ve kurmacayı bir araya getiren yani oyun içinde oyun denebilecek bir yapım. Filmin içinde film çekildiği,hikaye içinde hikaye anlatılıyor. Ve bütün oyuncuların kendilerini oynadıkları misal filmde Mohsen Makhmalbaf'ın kuzeni olan ve gençliğini oynayan çocuğun aşık olduğu kız var. Film 1995 yılında çekilmiş olmasına rağmen devrim akabinde İran sinema sektöründe vuku bulan sansürleme hadiselerinden dolayı İran'da vizyona girmesi mümkün olmamış yani film İran’da yasaklanmış. İlk olarak Paris'te gösterime girmiş ve yurtdışında büyük övgüler almıştı. 3 yıl sonra yani 1998'de ancak İran'da gösterilme imkanı bulabilmiştir.

Yönetmenin sevdiği kız, mahalleyi korumak için görevli polisin önünden geçen bir öğrencidir. Kız polisten her zaman saat yada bir adres sorar soracak, gençte polisin silahını almaya çalışacak. Plan öyle gitmiyor ve polis bıçaklanıyor. Polis, kızın kendisine aşık olduğunu düşünmeside çarpıcı bir başka açı. Polis ondan hoşlanıyor ve ona çiçek almış ama verememiş, heyecanlanmış veya unutuyordur. Ve başka bir çarpıcı durum, polis kendisine saati soran kadının aslında yönetmenin yanında ki kız olduğu gerçeğini film çekilirken anlıyor ve küsüp seti terk ediyor. Film tamamlanıyor ama yönetmenin ve polisin başından geçtiği şekilde değil. Polisi oynayan genç o anda sevdiği kızı vurmak istemiyor ve çiçeği uzatıyor. Genç yönetmen ise ekmeğin altına sakladığı bıçağı bırakıp ekmek uzatıyor yani film en son gençlerin fikirlerini, mücadele yöntemlerini yansıtarak bitiyor.



Sinemanın doğası, sinemada gerçeğin ve tarihin temsili üzerine derin düşüncelere dalan ve daldıran bir film. Film, üslubunu ağırlaştırmadan sinemanın kendisine dair ciddi sorgulamalar barındırırken, adına ihanet etmiyor, çok saf ve masum bir kareyle sona eriyor tıpkı 400 Blows (1959)’un finalini andırırcasına.
İran sinemasının karakteristik özelliklerinden biri olan naiflik ve sükunetten bolca nasiplenen film konu itibari ile olay örgüsünün sadeliğine zıt olarak pek çok şey barındırmaktadır.

  • Yönetmen: Mohsen Makhmalbaf
  • Senaryo: Mohsen Makhmalbaf
  • Görüntü Yönetmeni: Mahmoud Kalari
  • Kurgu: Mohsen Makhmalbaf
  • Müzik: Madjid Entezami
  • Ses tasarımcısı: Nezamodin Kiaie
  • Süre: 78 dk
  • Tür: Dram, Duygusal, Komedi, Romantik
  • Yapım: 1996,Fransa,İran
  • Vizyon Tarihi:13 Ağustos 1996 (İsviçre)
  • Yapımcı: Abolfazl Alagheband
  • Yapım Şirketi: Mk2 Productions
  • Dünya Hakları: Films Distribution
  • Dil: Farsça; İngilizce, Türkçe altyazılı
  • IMDB Puanı:7.7
  • Çekim Yeri:Tehran, İran
  • Nam-ı Diğer: A Matter of Innocence, Ekmek ve Çiçek
  • Oyuncular:
  1. Mirhadi Tayebi, Polis
  2. Mohsen Makhmalbaf, Yönetmen
  3. Ali Bakhsi,Genç Yönetmen
  4. Ammar Tafti, Genç Polis
  5. Maryam Mohamadamini, Genç Kadın
  6. Moharram Zaynalzadeh
NOT: Konuşmaların önemli bir bölümüne konu olan insanlığı kurtarma meselesi altyazılı izlendiğinde Farsçanın ahengiyle kulakları okşamaktadır, o yüzden önerim Türkçe alt yazıyla ilemenizdir.
Tek Bir Soruyla Oyuncu Seçimi
Kendi gençliklerini oynayacak oyuncuları seçme işi ise kendilerindedir.Polis kendi gençliğini oynayacak gence kendi gözüyle olanları anlatırken, Yönetmen de aynı şekilde olayları kendi perspektifinden gençliğini oynayacak oyuncuya aktarıyor.
Yönetmen Makhmalbaf, 17 yaşında Şah rejimine karşı isyan etmiş ve bu isyanını çok ileri düzeylere taşıyıp bir polisi bıçaklaması sonucu uzun yıllar hapiste kalmış bir gencin hikayesini filmleştirmek istemektedir. Bu hikayede senaryo, Makhmalbaf’ın gerçek hayatta yaşadıklarının bir uyarlamasıdır. Filmdeki yönetmen rolündeki oyuncu da yine Makhmalbaf’ın ta kendisidir. Yani aslında Makhmalbaf’ın amacı gençlik yıllarına gidip ideolojilerini filmin içinde bir film senaryosuyla vererek geçmişi en iyi şekilde günümüze yansıtabilmektir.
Yönetmen oyuncu seçimiyle film çekim aşamalarına başlamıştır. Gençliğini canlandıracak oyuncu bulmak için, sorusuna aldığı tek bir cevap aradığı oyuncuyu bulmasına yetmiştir. Genç çocuktan ne bir diyalog canlandırmasını istemiş ne de oyunculuk deneyimiyle ilgili bir soru sormuştur.
— Büyüyünce ne olmak istiyorsun?
— İnsanlığı kurtarmak istiyorum.

Bu diyalogla Makhmalbaf’ın vermek istediği mesaj bellidir aslında. Onun için seçtiği oyuncunun 17 yaşındaki Makhmalbaf’ın hislerini aktarabilmesi önemlidir; fiziksel özellikleri ve oyunculuk yeteneği ise bu sorunun ardında kalan bir teferruattan ibarettir. Makhmalbaf bir röportajındaki “önce insanlığı kurtarmak için film yapıyordum, sonra ülkemi kurtarmak için şimdi ise yalnız kendimi kurtarmak için film yapıyorum.” İfadesinden de anlaşılacağı üzere yönetmen bu gençte kendisini bulur.
Polis ise yönetmenin aksine gençliğini canlandıracak oyuncuyu seçerken o anki hislerini anlatmasıyla ilgilenmez. Aradığı özellikler yakışıklı olması ve güzel gözlere sahip olmasıdır. Adaylar arasındaki en yakışıklı çocukta karar kılar fakat kameraman başka bir oyuncuyla gelip onun bu rol için daha uygun olacağını söyler. Emri yönetmenden aldığı çok açıktır. Yönetmen, polisin oyuncu seçimine de karışıp gençliğinde yaşadığı hadiseyi gerçekliğe en uygun şekilde aktarmayı planladığını bir kere daha vurgulamış olur.
Terzi
Polis, gençliğini canlandıracak çocuğa -yönetmenin isteği üzerine- nasıl rol yapması gerektiği yönünde direktifler vermeye başlar. Artık provalara başlamak için bir polis kostümü almaları gerekmektedir ve terzinin yolunu tutarlar. Terziye şah dönemine ait bir üniforma dikmesini istediğini söylemesi üzerine aralarında bir diyalog başlar.
—Yani bir film çekeceksiniz.
—Aynen öyle.
—Sen kötü adam mısın?
—Hayır, inşallah iyi olurum.

Polis geçmişte yaşanan hadisede kötü adam olmadığını bilse de yönetmenin olayları nasıl yansıtacağından habersiz olduğu için “inşallah iyi olurum” cevabıyla izleyicileri her türlü sona hazırlar.
Terzi ise filmlerle ilgili aklında kalan bilgilerle sohbetin yönünü değiştirir. Kirk Douglas’ı çok beğendiğini söyleyerek Vikingler (1958) filminden coşkulu bir şekilde alıntı yapar:
“Vikinglerin tek arzusu ellerinde kılıçla ölmekti”
Makhmalbaf bu sahnede bizlere İran halkının hala bir ideoloji için sonsuza kadar savaşma hissiyatında olduğunu anlatmaya çalışır. Halk tabii ki toplumun büyük bir çoğunluğunu oluşturan ve aşağı yukarı eğitim ve kültür seviyesi aynı esnaf grubunu temsilen terzide vücut bulmuştur.
Dilek Çorbası
Polis gençliğini oynayacak çocukla beraber bir evin kapısına dilek çorbası almak için gelir ve ev sahibiyle aralarında çok sıradan gibi duran bir diyalog geçer.
— Pardon hanımefendi burada hala dilek çorbası veriliyor mu?
— Evet ikiniz mi varsınız?
— Evet ama bir kişilik olacak.

Yönetmen, tek kişilik çorba istemiyle karakterleri bütünleştirerek filmi farklı bir perspektifle izlememize yardımcı olur.
Yönetmen ve Çocuk
Polisin gençliğini rol için hazırlama sürecinde eş zamanlı olarak yönetmen de gençliğini canlandıracak Mohsen’i tanımak için sorular sorar. Sorduğu her soru gençliğiyle yüzleşmedir aslında çünkü Mohsen’le karakterleri, idealleri hatta isimleri bile aynıdır. Birçok filmde rastladığımız geçmişle yüzleşme senaryosu bambaşka bir boyut almıştır Mohsen karakteriyle. İzlerken hem bugünü canlı olarak hissederiz hem de geçmişi detaylı bir şekilde öğreniriz.
Bana göre Makhmalbaf’ın ilham kaynağı Bergman’ın başyapıtlarından Wild Strawberries (Yaban Çilekleri) filmi olmuştur. Wild Strawberries de de yaşlı bir adamın fikir dünyasının şekillenmesinde geçmişin etkisi rüyalar ve anılarla sorgulanarak bir hikaye eşliğinde aktarılmıştır.
Makhmalbaf ise rüyalar ve davranışlar yerine bize 17 yaşında yaşadıklarının tekrarı şeklinde bir paralel evren kurmuş ve kurduğu yeni evreni şimdiki zaman düşünceleriyle sorgulayıp mesajını aktarmak istemiştir.
Safiyane Bir Aşk
Polis, genç kızın bir ay boyunca ona saati veya adresi sormak için bahaneler bulmasını onu sevebilme ihtimaline bağlamıştır. Kendisi de bir süre sonra zaten kıza aşık olmuştur. Kızın gelip bir gün onu bulacağı ümidiyle yaşı bir hayli geçmesine rağmen evlenmemiştir. Hatta aşkı o kadar kuvvetlidir ki sırf pazarda gördüğü ve aşık olduğu kıza benzeyen birinin oyuncu olmasını dilemesi üzerine oyuncu olmaya karar vermiştir.

“Genç Polisin Arayışı” Kamera 1, Çekim 1Film çekimleri başlar fakat bir cenaze törenine denk gelinmesiyle ara verilir. Polis ve Kameraman tabutun taşınmasına yardım etmek isterler. Polisin gençliğini canlandıracak çocuk ise elindeki çiçeği donmaması için güneş gören bir yere bırakır ve cenazeye katılmaya karar verir fakat kameraman yerine dönmesini söyler. Döndüğünde ise çiçeği yerinde bulamaz ve yaşlı bir adamla aralarında bir diyalog geçer.
— Burada güneş ışığı görmüş müydünüz
— Güneş sürekli aynı yerde durmaz.

Bu diyalogda çiçek kavramını imgesel boyutta incelemek gerekir. Çocuğun çiçeği genç kız için aldığını düşünürsek de çiçek bariz bir şekilde sevginin somut halini karşılamaktadır. Çiçeğin donmaması güneş ışığında kalabilmesiyle orantılıyken sevginin diri kalabilmesi de onu güç veren kişiye yakın olabilmekle mümkündür.
“Genç Polisin Arayışı” Kamera 1, Çekim 2
Kamera genç Mohsen’in ve kızın perspektifinden çekim yapmaya başlamıştır. Mohsen polise doğru yol alırken ağlamaya başlar. Onu bıçaklamak istemediğini; insanlığı kurtarmak için buna gerek olmadığını söyler. Bu sahnede filmin başında izlediğimiz davası için her şeyi yapabilecek gözü kara Mohsen’in gerçeklerle yüzleşince içindeki insani duyguları bastıramadığını ve ağlayarak dışarı vurduğuna şahit oluruz.
Kızın genç polise saati sorması üzerine Polis kameramandan kaydı durdurmasını ister ve yıllardır içinde biriktirdiği geçmişini aydınlatacak soruyu yirmi yıl sonra, yaşadığı hadisenin filmi çekilirken sorabilmiştir:
—Hanımefendi “Genç Makhmalbaf” la beraber misiniz?
—Evet
—Özür dilerim, benden bu kadar.

Polis açıklama yapmadan çekip gitse de bir ay boyunca saat ve adres sorma ritüelinin silahını alma amacına hizmet ettiğini anlar.
Genç polis kalmasını için yalvarır ve polisi güç bela geri dönmeye ikna eder. Polis ise senaryoyu değiştirip kız yanına geldi mi silahı çıkarıp onu vakit kaybetmeden vurmasını tembih eder.
Gerilim dolu müziklerle son sahneye yaklaşırken yönetmenin mesajını nasıl vereceği merak konusu olmaya başlıyor. Kız, genç polise yaklaşıp saati sorar. Polis ilk başta silahına davranmayı tercih etse de kızın yüzüne baktıktan sonra bıçaklanma ihtimaline rağmen çiçeği kıza uzatır. Eş zamanlı olarak da Mohsen bıçağı gizlemek için kullandığı ekmeği davasından vazgeçip genç polise uzatmayı tercih eder.
Yönetmen bu final sahnesiyle açık bir şekilde insanlar arasında çatışmanın hep var olacağından fakat silahlar olmadan da “sevgiyle ve kardeşlikle” sorunlarımızı halledebileceğimizden daha da genellersek insanlığın kurtuluşa ereceği mesajını ekmek ve çiçek imgeleriyle çarpıcı bir şekilde aktarmayı başarır.

Provalar başlar ama Mahmelbaf için o polis artık Şah'ın bir adamı değil ekmeğini kazanmaya çalışan bir garibandır. Hem gençlerin hem de gençlikleri oynanan asıl hikaye sahiplerinin görüşlerindeki inceliklerle film planlanan sondan tamamen ayrı bir yöne sapmış, silahın yerini bir saksı çiçek, bıçağın yerini ekmek almıştır.Film devrim gençliğiyle dönemin gençliğinin duygusal ve politik anlamda ne kadar değiştiğini fikri altyapısını, toplumsal sorunların sadece savaşarak değil aşkla, barışla da alt edilebileceğini anlatmaktadır. İki jenerasyon arasındaki sosyolojik değişiklikler bazı sahnelerde insanı şaşırtıyor. Gençlikle ilgili umut verici bulduğum her şey o sahnede toplanmış adeta. Üstelik sahnede sadece 2-3 cümleyi geçmeyen ve tekrarlanan sözler var.
Ağaç varsa ,hayat vardır
Genç çiftin birbirlerine verdikleri kitapların birisinde Meryemin okuyarak altını çizdiği ve slogan atmak gerekirse kullanmayi planladıkları “Ağaç varsa ,hayat vardır” sözü de üzerinde düşünülmeye değer bir aforizmadır.

“Ben onu bıçaklamak istemiyorum. İnsanlığı kurtarmak için başka bir yol yok mu?”
“Evet var, ekmek ve çiçekle. Adalet ve sevgiyle. Merhamet ve aşkla.”

— Filmde polisin silahını alacağız. Sonra da onun silahıyla kraliyet bankasını soyacağız.
— Banka mı?
— Evet. Parayla Afrika’da çiçek yetiştirebilir ya da fakirler için ekmek alabiliriz.




                                           Filmi İzlemek İçin Tıklayın

7 yorum:

  1. Ben bu flimden hiç zevk almadım insanlar bunu nasıl izlemis sabırla anlayamadim gerçekten yazik haradayım vakte

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de tam anlayamadım, verilen mesaj güzel evet ama bu şekilde mi verilmeliydi sanmam. Bir kere oyunculuk çok başarılı değildi. Filmdeki geri dönüşleri de gereksiz buldum şahsen.

      Sil
  2. EFSANE BİR FİLM TEŞEKKÜRLER

    YanıtlaSil
  3. Filmi izledikten sonra bu yazınızı okudum ve filmde ayrı bu yazıda ayrı hislendim. Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  4. filmi anlatan en iyi yazı olabilir

    YanıtlaSil
  5. Burda yazılanlar müthiş ama filim kötü

    YanıtlaSil
  6. Filmdeki oyunculuk çoğu iran filminde olduğu gibi çok doğal ve başarılıydı ama kafama takılan o kadar çok şey var ki. Örneğin bu polisin gençliğini canlandıran çocuk gerçekten kızı silahla vuracak mıydı yoksa bu yalnızca senaryoda olan bir şey mi olacaktı. Aynı şekilde diğer çocukta gerçekten onu bıçaklayacak mıydı? Ve filmde film çekiliyor ama yalnızca bir kaç oyuncu ve kameraman var. Prova mıydı o? Lütfen biri beni aydınlatabilir mi...

    YanıtlaSil