İran Filmleri

17 Ağustos 2017 Perşembe

Elma - Sib - The Apple Filmi

  • Elma - Sib - The Apple Filmi


Daha 17 yaşında yönetmenlik deneyimini ilk uzun metraj “Elma” filmi ile yaşayan ve İran Yeni Dalga'da etkili bir dişli ve bir dizi film yapımcısının bir parçası olan Samira Makhmalbaf 1998 Cannes Film Festivali’ne katılan en genç yönetmen oldu. İran’da Naderi ailesinin hikayesini bir gazete makalesinde okuyup etkilenen Makhmalbaf’ın henüz 18 yaşındayken, babası Mohsen Makhmalbaf’ın “ Sokout ” filminden kalan negatiflerle çektiği, kurmaca ve belgeselin harmanlandığı bir film.Filmin çoğu kahramanı, oyuncularının gerçek hayatlarından esinleniyor. Makhmalbaf, dokümantasyon tarzında izolasyon altında yetişen çocukların incelikli dünyasına göz atıyor. Gerçek hayatta olan çocukların evlerinin dışındaki dünyayla ilk çekişmelerine eş zamanlı olarak 12 yaşındayken topluma giren iki çocuğun hayali gerçekliğini filme çekiyor.Yasakların herhangi bir davranışı ne kadar engelleyebileceğini sorgulayan bir yapım.

Kilitli olduğu kapının demirlerinin arkasından saksıdaki çiçeğe su vermeye çalışan küçük kızın görüntüsü ile başlayan film sosyal yardım bürosuna gönderilmek üzere hazırlanan bir dilekçenin yazımı ile devam eder. Tahran’daki yoksul bir mahallede on iki yıl boyunca; işsiz ve yoksul yaşlı babaları ve görme engelli anneleri tarafından, kızlarını evlendirene kadar evden çıkmamaları gerektiğini, kızların değerli malları olduklarını savunan köhne bir düşünce ile, kızların erkekleri ve kendi cinselliklerini keşfetmelerinin önüne geçme arzusu ve görme engelli olan anneninde dışarı çıkamadığından,başlarına bir şey gelir korkusuyla ev hapsinde tutulan Zehra ve Masume'nin hayatlarından endişe duyan mahalle sakinleri bu uygulanan zalimce uygulamaya karşı dayanamayıp, durumun vahametini yerel sosyal yardım yetkililerine bildirmek için bir dilekçe yazarlar. Çocukların tutsak olduğunu haber verdikten sonra aileyi kontrol gelen yetkililer, gerçekten ailede zalimce bir durum olduğunu fark ederler ve bir soruşturma başlatılır. Bu şikâyet dilekçesinden sonra sosyal yardım bürosu yetkilileri Zehra ve Masume'yi Sosyal Hizmetler Müdürlüğü'ne götürür. Dedikodular yayılır ve kızların çektiği eziyet yerel basın tarafından haberleştirilir. Zehra ve Masume Sosyal hizmet uzmanları tarafından dış dünyayla ilk kez yüzleşmek için serbest bırakılır. 12 yıldır dışarı çıkmayan, yıkanmayan ve bu yüzden iletişim ve toplumsal rol bakımından problemler yaşayan kardeşler aile ve sosyal hizmetler arasında kalacaktır. Kimseyi yargılamadan, iki kardeşin dış dünyayı keşfetme sürecinin anlatıldığı ve bu sürecin bir meyveyle, elmayla özdeşleştirildiği, büyük çoğunlukla oyuncuların kendilerini oynadığı çoğu zaman ailenin bir yakını tarafından gelişi güzel çekilmiş kadar gerçekçi bir hal alıyor.Kızlar gerçek dünyaya doğru hem acı hem de tatlı bir yola koyulurken, mahalleli ateşli bir tartışmaya dalar. Kiz arkadaşlar edinen ve ilk kez dolaşan kızların masumiyeti, talihsizlik ve din köktendinciliği ile neredeyse hiç eğitim görmeyen, gerçekten fakir bir aile hakkında çok dramatik bir hikayenin ruh halini aydınlatıyor.Bu film hakkında daha ilginç olan, kimseyi yargılamadan bir hikayenin naif bir dille anlatılmaktadır. Kızlar ebeveynleri tarafından kilitli kaldıklarına göre, babası asla gerçek bir kötü adam gibi gösterilmedi.
Yönetmen : Samira Makhmalbaf
Senaryo : Mohsen Makhmalbaf , Samira Makhmalbaf
Yapımcı : Mohsen Makhmalbaf , Iraj Sarbaz
Görüntü Yönetmeni: Mohamad Ahmadi ,Ebrahim Ghafori
Kurgu: Mohsen Makhmalbaf
Yapımı : 1998 - Fransa , İran
Tür : Dram
Süre: 86 Dak.
Yapımcı Firma: Hubert Bals Fund
Orijinal Dil: Persçe
Orjinal ismi: Sib / The Apple                                                               Oyuncular :
IMDB: 7,3                                                                                            Massoumeh Naderi: Massoumeh
Ödüller:                                                                                               Azizeh Mohamadi: Azizeh
1998 BFI Sutherland Kupası                                                                Ghorban Ali Naderi: Baba
1998 LOCARNO FIPRESCI–Mansiyon                                                Zahra Naderi: Zahra
1998 THESSALONİKİ Mansiyon                                                          Zahra Saghrisaz 
1998 VALLADOLİD Genç Jüri Ödülü
Kadın ve Yasak Meyve: Sib (Elma)
İşsiz bir baba ve kör bir anne, 11 yaşındaki ikiz çocukları Zehra ve Masume’yi evde kapalı tutuyorlar. Bu çocuklar hayatları boyunca dışarıya hiç çıkmamış, insan yüzü görmemiş, sokakta oynamamışlar. Ailenin komşuları ise bir yerden sonra bu duruma el atmak gerektiğini düşünüp Sosyal Güvenlik’i çağırıyorlar ve böylece ailenin durumu duyuluyor, haberlere konu oluyor. Bu bahsettiğim, Sib’in olay örgüsü değil yalnızca; gerçeğin ta kendisi. Samira Makhmalbaf, “hem belgesel hem kurgu” diye nitelendirdiği bu filmini, haberi görmesinden dört gün sonra hikâyenin gerçek karakterleri ile çekmeye başlıyor.
Filmin açılışında neredeyse çürümekte olan ama bir yandan da hayata tutunmaya çalışan bir çiçek görüyoruz. Evde hapis olan kız çocuklarından biri bu çiçeği sulamaya çalışıyor; ama önündeki parmaklıklardan ötürü bu işlemi doğru düzgün yapamıyor. Bu sahnedeki çiçek ile çocuklar arasında benzerlik kurmak mümkün. Çiçek, aradaki parmaklıklar yüzünden kendine gereken suyu, besini tam olarak alamadığından solmaya yüz tutmuş; çocuklar da hapis oldukları için kendilerine gereken insani besini (örneğin diğer insanlarla etkileşim) almamışlar ve bu yüzden de tam gelişememişler. Çocukların gelişimlerini tamamlamadıklarını anlamak ise hiç güç değil çünkü ne yürüyebiliyor ne de konuşabiliyorlar.
Baba da çocuklarını birer çiçeğe benzetiyor filmin ilerleyen dakikalarında. “Babalara Öğütler”den bir pasaj alıntılayan baba; kız çocuklarının birer çiçeğe, erkek çocuklarının ise güneşe benzediğini, fazla güneş gören çiçeklerin çürüdüğünü bu yüzden çocuklarını erkeklerden korumak için eve kilitlediğini söylüyor. Filmde aslında bu düşünceye oldukça paralel olan bir sahne de var. Parmaklıkların ardında gösterilen Zehra ve Masume’den sonra kamera güneşe kayıyor; ama onun da tellerin ardında kaldığını yani onun da bir çeşit mahkûm olduğunu görüyoruz. Bu toplumda mahkûm olan bireyler sadece Zehra ve Masume (ya da onların aracılığıyla bütün kadınlar) değil çünkü sistem, erkeklerin hareketlerini de sınırlandırıyor ve özellikle kadınlarla olan ilişkilerini bir kalıba sokuyor. Babanın verdiği örnek üzerinden düşünürsek erkek çocukları neyin günah olup olmadığını düşünerek hareket etmeli, kadınlara uzun uzun bakmamalı, kız çocuklarıyla oyun oynamamalıdır. Babayı da bir erkek olarak düşünüp onunla güneş arasında bağlantı kurarsak onun da var olan ideolojilerce şekillendirildiğini ve sistemin kurbanı olduğunu görüyoruz. Çocuklarını hapseden bir babadan bahseden bu filmde babanın bir “canavar” olarak resmedilmesini bekleyebilirsiniz; ama filmi izlerken babanın hâline üzülüyorsunuz çünkü o da bir piyondan başka bir şey değil bu toplumda. Doğru düzgün eğitim almayan ve alsa bile normlar dışına çıkması mümkün olmayan bu baba, çocuklarının ve ailesinin durumu yüzünden kahroluyor ama yapabileceği pek bir şey de yok aslında.
Güneş, eril bir simge olmasının yanı sıra verdiği ışık sebebiyle “aydınlanma”yı da çağırıştırıyor; bu sebeple güneşle bilim, bilgi ve bilinç arasında ilgi kurabiliyoruz. Filmdeki bilgi ve bilinci “kendini bilme ve tanıma” olarak alabiliriz. Zira bu konuda bir simge daha kullanılıyor filmde: ayna. Sosyal Güvenlik görevlileri tarafından Zehra ve Masume’ye verilen aynalar, onların kendilerini görmeleri ve tanımaları yolunda bir adım. Dış dünya ile pek bir bağlantısı olmayan bu bireyler en azından aynaya bakarak kendilerinin farkına varacak ve böylelikle de bir şeyler merak etmeye ve öğrenmeye başlayan varlıklarını duyumsayacaklardır. Önce belirttiğim gibi bu güneşin tellerin arkasında yani bir çeşit hapisteymişçesine gösterilmesinden ötürü bu çocuklar ve onların simgelediği kadınlar ve hatta genel olarak bu toplumdaki bütün bireyler açısından baktığımızda onlara dayatılan ideoloji sebebiyle bu bireylerin hiçbirinin öz bilinci olmadığını görüyoruz. Bu insanların hiçbiri bilgiye tam olarak ulaşamıyor ve dinî kısıtlamaların dışına çıkıp mantıklı bir hareket sergileyemiyor.
Bilgiden bahsetmişken filmdeki elma simgesine değinmemek olmaz. Filme ismini veren elma, yaratılış hikâyesine bariz bir gönderme. Dinî metinlerde yalnızca “meyve” olarak geçse de elma, “iyiyi kötüyü bilme ağacı”nın meyvesidir dolayısıyla bilgiyi ve bilgeliği simgeler. Tanrı bu meyvenin yenmesini yasaklamış olsa da Adem ile Havva, Şeytan’ın yönlendirmesi ile bu meyveyi yer, “gözleri açılır” ve bilgiye kavuşurlar. Bu filmde Zehra ve Masume’nin canı hep elma çekiyor ve film sırasında pek çok sahnede onları bir elmanın peşinden koştururken görüyoruz. Filmin sonunda da çocukların annesini (onların evde tutulmasının asli sebebi olarak gösterilen ve bilgiden en uzak olan karakter) bir elmayı yakalarken görüyoruz. Buradan bakıldığında film oldukça optimist bir bakış açısı ve son sergiliyor. Bilgiden, kendini bilmekten böyle uzak olan bir topluma ve bu toplumda sürekli ezilen, kısıtlanan, herhangi bir konuda bilgi edinmek şöyle dursun kendi varlıklarının bile farkına varamayan kadınlara birer lokmalık bilgelik sunarak onları özgürleştirmek mümkün kılınmış filmde; oysa biliyoruz ki filmin sonunda çocuklar dışarıda koştursa da ve babaları onları bir daha eve kilitlemeyecek olsa bile bu çocukların özgür olduğunu veya olabileceğini düşünmek ütopyadan başka bir şey değil. Sosyal Güvenlik görevlisi “Çocuklarını buraya hapsetmişsin, onlar hiçbir şey öğrenemiyorlar bu yüzden iyi birer eş olamayacaklar, nasıl evlenecek bu çocuklar,” diye soruyor örneğin babaya ve çocuklara kendilerini keşfetmeleri için birer ayna sunarken bir de tarak veriyor onlara. Babayı çocuklarını hapsetmekle suçlayan bu devlet ve otorite temsilcisi de çocuklara birer hapisten başka bir şey sunmuyor aslında. “Kadınsın, süslenip güzel olmalı ve evlenmelisin, işte o kadar,” diye düşünmek de kilit altında tutulmaya neredeyse eş değer olan bir kısıtlama ve mahkûmiyet.
Son olarak çocukların elma kovaladığı ve annenin elma yakaladığı sahneyi tartışmak istiyorum. Bu sahnelerde beş ila on yaşlarında bir erkek çocuğu, elindeki bir sopaya ip ile bağladığı elmayı sallayıp duruyor. Çocuğun anne ile olan sahnesine baktığımızda çocuk; elindeki sopasıyla yukarıda, evinin penceresinde oturuyor ve elmayı aşağıdaki anneye sarkıtıyor. Elindeki bir olta sanki ve anneyle oynuyor. Çocuğun yukarıda oturması ve erkek olması sebebiyle kendisini hemen “göklerdeki babamız” ile özdeşleştirebiliyoruz. Zira tanrı bu “iyiyi kötüyü bilme ağacı”nın meyvesini ve bilgiyi kendisi yaratmış ve yenmesini yasak etse de onu insanın önüne sunmuştur. Öte yandan bu çocuğu Şeytan olarak da düşünebiliriz çünkü Havva’yı meyveyi yemesi ve bilgiyi elde etmesi için -elinde bir sopayla olmasa da- yönlendiren odur. Dinî alt metni bir kenara bıraktığımızda ise burada kadına ve kadınlığa dair yıkıcı bir görüntü çıkıyor ortaya. Sopa, şekli dolayısıyla o çocuğun erkekliğini simgeliyor ve bu sopa da bilgiyi simgeleyen elmayı tuttuğu için bu toplumda bilginin kimin elinde bulunduğu anlaşılıyor. Buradaki kadınlar da (özellikle anne) bilgiyi tam olarak alamıyor bu yüzden, önlerine sarkıtılan bir ip aracılığı ile ona dokunabiliyorlar sadece. Kadın ve erkeğin bu toplumdaki yerini de yansıtmış oluyor film bu sahne ile. Beş yaşında olsa bile bir erkeğin yeri yukarıdadır, kendisi kadından üstündür ve aşağıdaki yaşlı başlı, kör bir kadını bile elindeki oyuncağıyla oynatabilir.  (Melis Baysal)


                                     Filmi izlemek için tıklayın

16 Ağustos 2017 Çarşamba

Kardeş Katili - Brudermord - Fratricide Filmi

  • Kardeş Katili - Brudermord - Fratricide Filmi

Kürt, Türk ve Alman karakterleri bir potada eritip hem yaşam sorunlarına hem de kültür farklarına dikkat çeken çarpıcı bir yapıt. Almanya’ya iltica etmiş iki Kürt gencinin bir grup Türk’le girdikleri bir münakaşa sonrası olayların trajik boyutlara uzanması.
Almanya'da yaşayan bir Kürt göçmen Semo, küçük kardeşi Azad'ı yanına getirmek için eve para gönderiyor.Ve Azad isteksizce Semo abisinin teklifini kabul eder. Ve uzun bir yolculukla vatanını terk ederek Almanya'ya sığınan Azad, Kardeşi Semo (Nurettin Celik) Berlin'de sokaklarda bir pezevenktir. Bu kirli paraya Azad hiç bulaşmayacaktır. Azad, kendisi gibi gurbette olan vatandaşları bir fast food restoranın tuvaletinde sakal ve saç tıraşı yaparak çalışır. Mülteciler için bulunduğu sığınma evine on bir yaşındaki İbo da aynı yurttan gelen bir Kürt'tür. İbo ile arkadaşlık kuruyor. İkisi arasında güçlü bir bağ oluşur.
Almanya da bir başka Türk ailenin iki çocuğu olan; Ahmet (Sözlü Uyan) ve Zeki (Bülent Büyükaşık) Sinirli, işsiz, kültürlerinden uzaklaşmışlardır. Korkunç bir şiddet içindedirler. Ve bir gün bu iki kardeş pit bull köpekleriyle Azad ve Ibo ile metroda bir tartışmaya girerler. Ertesi gün kavgaya dönüşen tartışma Semo kendini savunurken Ahmet 'i yaralar. Semo kaçmaya başarır ama sonunda Azad polise abisini söyler.
Yönetmen: Yılmaz Arslan
Senaryo: Yılmaz Arslan
Yapımcı: Yilmaz Arslan, Eddy Géradon-Luyckx, Donato Rotunno, Felix Sorger, Eric Tavitian
Görüntü Yönetmeni: Jean-François Hensgens
Müzik: Evgueni Galperine, Rabih Ebu Halil
Çizgi yapımcı: Petra Barkowski
Kamera: Jean-Francois Hensgens , Jürgen Jürges
Kostüm: Marie José Escolar
Ses: Laurent Benaïm
Fotoğrafçılık: Jean-Francois Hensgens
Montaj: Bendocchi-André Alves
Set tasarımı: Régine Constant
Yapımı: 2005 - Fransa , Almanya , Lüksemburg
Yayın Tarihi: 24.08.2006
Tür: Dram
Dil: Türkçe, Kürtçe,Almanca
Süre: 96 Dakika
IMDb: 6.7
Ödüller: 2005'te 77 ülkeden 1228 uzun metrajlı filmin katılmak için başvurduğu 58. Uluslararası Locarno Film Festivali'nde Gümüş Leopar ödülü kazandı.
Oyuncular:
Erdal Çelik: Azad
Xevat Gectan: İbo
Nurettin Çelik: Semo
Bülent Büyükaşık: Zeki
Xhiljona Ndoja: Mirka
Taies Farzan: Zilan
Oral Uyan: Ahmet
Özay Fecht: Zeki'nin Annesi
Necmettin Çobanoğlu: Zeki'nin Babası
Tatyana Goncharova: Olga
Danuta Medrala: Sonja
Celal Ceyran, Hussi Kutlucan, Mehmet Mustafa Geçtan,Yusef Geçtan, Mathieu Akuyz, Coskum Ayfekin, Bokir Bozlak, Jean-Marc Calderoni, Celal Ceyran, Selhatini Dogan, Felemez Emrek, Ismail Erbir, Hussi Kutlucan,Steve Lamesch,Daniel Lieser,Ferdi Oncul,Willem Schmid, Catherine Tarantino,Germain Wagner

*Filmin Almanca ve Kürtçe bölümlerinde alt yazılı olan halini bulamadım. Daha oluşturulmadığını düşünüyorum. 

                                          Filmi izlemek için Tıklayın

Eğer Ölürsen, Seni Öldürürüm - Si tu meurs, je te tue Filmi

  • Eğer Ölürsen, Seni Öldürürüm - Si tu meurs, je te tue Filmi

Tamamı Paris’te, Fransızca ve Kürtçe olarak çekilen, ödüllü Yönetmen Hiner Saleem’in "Si tu meurs, je te tue" (Eğer ölürsen, seni öldürürüm) komedi filmi; “Hapisten çıkan Philippe (Jonathan Zaccai), Iraklı bir suçluyu arayan Kürt Avdal (Billey Demirtas) ile karşılaşır. Her iki kişi dostluk bağları gelişir. Fransa’da kalmayı hayal eden Avdal, nişanlısı Siba’yı Paris’e getirme sözü vermiştir. Ancak aniden Avdal ölür. Philippe, cenaze törenini hazırlamakla baş başa kalır. Siba Paris’e geldiğinde nişanlısının öldüğünü öğrenir… Bir grup Kürt tarafında karşılanan Siba, bu vesileyle Philippe ile tanışır. Bu arada Avdal’ın babası da Paris’e gelir…”
Yönetmen: Hiner Saleem
Senaryo: Hiner Saleem
Yapımcı: Antoine de Clermont-Tonnerre
Görüntü Yönetmeni: Manuel Teran
Yapımı: 2011 - Paris,Fransa
Süre: 95 dakika
Vizyon tarihi: 23 Mart 2011 Çarşamba
Tür: Komedi, dram
Dil: Fransızca, Kürtçe
IMDb: 6.6
Müzik: Bruno Bertoli

Oyuncular :
Menderes Samancılar: Cheto
Nazmi Kırık: Mamat
Golshifteh Farahani: Siba
Feyyaz Duman: Azad
Jonathan Zaccaï: Philippe
Mylène Demongeot: Genevievé
Jane Birkin: Louise
Billey Demirtaş: Avdal
Özz Nûjen: Mihyedin
Omer Faruk Cecen: Akil
Sadettin Cecen: Bargrar
Hamdullah Cecen:Taidin
Maurice Bénichou: L'employé
Ludivine Clerc: Thérèse
Yilmaz Özdil: Abdullah
Shahla Alam: La mère de Siba
Bruno López: Vincent
Loïc Lelandais: Homme bar 2
Kapita Badibanga :Fedo
Xavier Laurent:Homme de main
Maryam Muradian: L'arménienne





Filmin Türkçe dublaj yada alt yazısını bulmadım ki daha yapılmadığını düşünüyorum. Bu filmde Fransız'cam gelişti desem(sanki vardı):D Gene izlemenizi tavsiye ederim. Kürtçe bilen arkadaşlar pek zorlanmayacaktır.
                                                            


                   

                                     

                                                 Filmi izlemek için tıklayın